Skip to main content

O günler peşinden yetişmeye çalıştığımız, koşan bir zamandı

*** "Kürt Mehmet Malatya'da Devrimci Mücadele" kitabımızda olan kimi bölümlere ait

Mahir Çayan ile doğrudan görüşmeleriniz ne zaman başladı?
DEV-GENÇ döneminde, Yusuf Küpeli ve Mahir Çayan’la tanışıklığım vardı. Mahir Çayan ile sık görüşmeler yaptım diyemem. Ankara’ya gidiş gelişlerimizde görüşüyorduk.

Örgütsel ilişkiniz ne zaman başladı?
DEV-GENÇ dışında bir örgütsel ilişkiyi soruyorsan net cevap verebilmem mümkün değil. Ancak o günlerde adı konmamış bir örgütsel ilişkinin varlığından belki söz edebiliriz. Örneğin, haber gönderilip ihtiyaç olan kimi malzemeler isteniyordu. Biz de bunları temin ederek Malatya’dan gönderiyorduk.

İstedikleri ne gibi malzemelerdi?
Her detayı konuşacak mıyız? Örneğin, silah istedikleri de olmuştu. Bir toplantı için Ankara’ya gittiğimizde Yusuf Küpeli, ihtiyaç hâlinde silah temin edip edemeyeceğimizi sordu; “Buluruz, nasıl haberleşeceğiz, nasıl göndereceğiz?“ diye sorduğumuzda cebinden kâğıt 5 lira çıkardı ve ortadan ikiye ayırarak bir parçasını verdi. “Bendeki parçayı size getiren kimse ona güvenebilirsiniz. Seri numaralarını karşılaştırmanız yeterli…” diye cevap verdi.

Aramızda, tanımlanmış örgütsel bir ilişki yoktu. Benim bildiğim ortada örgüt de yoktu ama güvene dayalı bir ilişki vardı. Mahirleri, teorik ve pratik yönden doğru buluyor, bu tür isteklerini karşılamaya çalışıyorduk.

THKP-C ile ilişkileriniz ne zaman başladı?
O dönem olaylar çok hızlı gelişiyordu. Nerede, nasıl ilişki kurduk net olarak bilmiyorum. Hacı Tonak’ın ifadesiyle, “O günler peşinden yetişmeye çalıştığımız, koşan bir zamandı.” DEV-GENÇ döneminde Mahirlerle olan ilişkimizden söz etmiştim. Silah dâhil birçok istekleri oluyordu ve yerine getiriyorduk.

Mahir Çayan’ın daha önce yazdıkları, yaptığımız konuşmalar, ardından gelen “Kesintisiz-1” beni THKP-C’li yapmıştı.

Daha sonra Kesintisiz II ve III elimize geçti. Kesintisizlerde her şeyden önce bütünsellik vardı. Örgütü ortaya koyarken “örgütü” bütünsellik içinde ele alıyordu. Keza “devrim” anlayışı da bütünsellik taşıyordu. Yeni Sömürgecilik, Sürekli Faşizm ve Suni Denge, Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi (PASS), Öncü Savaşı; bütün bunları göz önüne alırsak daha önce solda böylesine bütünlüklü ele alınan bir bakış yoktu. Kesintisizleri defalarca okudum, arkadaşlarla tartıştık.

Kızıldere Katliamı’ndan sonra düşüncelerim iyice pekişti. Öncü Savaşı diyenler, öncüydüler ve savaşarak hayatlarını vermişlerdi.

O günlerde Mahir Çayan’ın size geçmiş olsun dileklerini gönderdiğini okudum. Anlatabilir misiniz?
Bu konuyla ilgili tamamen benden kaynaklı yanlış anlaşılma (bilgi) var. Doğrusu, Mahir Çayan geçmiş olsun dileklerini iletmedi, kendisiyle yüz yüze görüştük.

Şu anda ismini hatırlamadığım birisi gelerek Mahir Çayan’ın benimle görüşmek istediğini söyledi. Arkadaşla birlikte hastane yakınlarındaki bir eve gittik. Kısa bir süre sonra Mahir geldi. Ağabeyimin vurulmasından dolayı beni teselli etmeye çalıştı. Mücadele içinde bunların olabileceğini, her şeye rağmen mücadeleye devam etmemiz gerektiğini vurguladı. Uzunca sohbet ettik. Malatya ve Gaziantep’te Mihri Belli ile yaptığımız tartışmalar üzerine konuştuk. Mahir, “Mihri Belli ve arkadaşları bana göre mücadeleyi bıraktı. Bizim savaşımız devam ediyor!” dedi.

Görüşmemiz iş adamı Mete Has’ın kaçırılma eyleminden çok kısa bir süre sonraydı. Mete Has eylemini başarılı bir şekilde tamamladıklarını, eylemlerinin süreceğinden söz etti. Bir ihtiyacım olup olmadığını sordu, teşekkür ettim sonra vedalaştık.

Not: Kitap hakkında yazılanların bir kısmına ulaşmak için   https://www.metehanakbulut.com/kurt-mehmet/   bakabilirsiniz

 

 

 

güncel

  • İzlenme: 1506