Okuduğum hikayeye dair dipnot- Ali Merdan Çelik

Ülkenin bir bölgesindeki hareketliliğimizin kısa tarihini , yaşayanın kendi öznel özelliklerini de içeren, bir uzun hikaye tadında okudum.
Aklımı hikayenin kanatlarına yatırıp onunla uçma hissiyle, burada in, kalanını merak etmeme halini birlikte yaşadım. Burada kal hali hikayenin kahramanlarıyla değil, toplamda hikayenin toplamdaki unsurlarının tamamıyla, ve hatta okuyucularla ilgili bir durum. Bu hal bu kitapla, buradaki örgüyle değil; yaşadığımız bir tarihsel dönemin tamamıyla ilgili.
Devrimcilerin sadece yıkıcı ve yapıcı değil, aynı zamanda yontucu ,yaratıcı ve seslendirici ve yazıcı olduklarını düşünürüm. En azından öyle olmaları gerektiğine dair bir fikrim var. Planladıkları tarihsel altüst oluşu gerçekleştirememiş olsalar da kendilerinden geriye eskisinden daha yaşanılır bir fikriyat, gelecekte başarılabileceğine ilişkin bir ütopya bırakırlar. Bıraktıkları an, vaz geçtikleri, tatil ettikleri, ara verdikleri an değil; başarmak için uğraşırken yaşamlarının sonlandığı andır. Bundan ötürüdür dün kavgayı harlamış olanlara yarın için devrim sözü vermek.
Yıkıcıdırlar; kendilerinin başladığı anın öncesinde inşa edilmiş ya da yıkmaya karar verdikleri anda inşasına başlanmış, insana aykırı, emek sömürüsünü, haksızlığı, açlık ve yoksulluğu, ekolojiyi, insanı ve yaşamını olumsuzlayan ona eziyet eden her türden fikriyatı ve onun aygıtlarını parçalayarak yıkmak için devrimcidirler.
Yontucudurlar; başladıkları anda başlamaları gerektiğini onlara buyuran, onca kötülüğün içinde daha önceki kavgaların bıraktığı insana dair halleri yeniden yorumlamak, içindeki eskileri törpüleyip düzeltmek kavganın önünü açmak için çoğaltmak ve parlatmak durumundadırlar.
Yaratıcıdırlar; başladıkları anın ütopyasını, kuracakları yeniyi tasarlamak, her değişiklikte öğrendiklerini, içinde bulundukları nesnel koşulları yeniden yorumlayarak ince bir işçilikle yeni gerekliliği inşa etme becerisiyle var olurlar. Ne kadar ön görülü ve becerikli iseler geride bıraktıkları iz o denli belirgin, arkalarında bıraktıkları ütopya o denli güçlü ve tutkulu olur.
Seslendirici ve yazıcıdırlar; yıkılana, atılana küfrederken, yaratılana, yaratılacak olana övgüler dizerler. Nara(haykırma), başlamadan önce, küfür, kötülüğü yendikten sonra, zafer,yeniyi kurduktan sonranın argümanlarıdır.
Biz hepimiz, hepsini biraz eksik ya da biraz fazla yaptık. Acemi tatlıcı hesabı ‘’kıvamını pek tutturamadık’’*. Haksızlık olmasın diye iyi yaptığımız işler epeyce çok. Bu gün iyi yaptıklarımızı çoğaltıyor, beceremediklerimizle hesap görmeye çalışıyoruz.
Çok yeniydik. Çok heyecanlıydık. Her şeyi işin içinde öğreniyorduk. Uzunca zamandır elde ettiğimiz bulgulardan görüyoruz ki kendi ekseni içinde en önde olanlarımız da öyleymiş.
Bu durumu yargılıyor değilim. Değiştirmeye niyet ettiğimiz zamanın bizlerinden söz ediyorum.
Anlaşılabilsin diye bir anımı da not etmek isterim.
Bir okul işgalinden sonra, durumu sonlandırmak için emniyet güçleriyle pazarlıkta anlaşamayınca İlin valisi garanti vererek bir heyet olarak bizimle konuşmayı kabul etti. Barikatın arkasından çıkarak emniyetin aracıyla valiliğe gittik. Dört kişiyiz. O zamanlar valilerin kapısında silahlı bir memur sürekli nöbet tutardı. O günde aynı yerindeydi. Memurun hafif açtığı kapıyı tekmeleyince kapı duvara vurarak, gereğinden fazla gürültü de yaparak geri geldi. İkinci kez daha hafif bir tekmeyle açılan kapıdan içeri girdik.
Vali bizi ayakta karşıladı. Önce kolonya, sonra çikolata, sonrasın da çay ikram etti. Yaklaşık bir saat konuyu konuştuk. Bir mutabakata vardık. Benim aklımsa tekmelediğim kapıda takılı kaldı.
Hoşça kalın derken dayanamadım ve sordum. Sayın Vali; eğer sizin yerinizde ben olsam ve odama benim girdiğim gibi girseniz, ben sizi arka pencereden dışarıya atardım. Bizi buraya getiren ekip kapının önünde, alay komutanlığı yüz, emniyet müdürlüğü yüz elli metre uzağınızda. Bu hoş görünüzü neye borçluyum?
Vali hiç istifini bozmadı. Ve ‘’ben valiyim sense daha çok şey öğrenmesi gereken bir öğrenci. Vali olunca bunu da anlarsın.’’ dedi. O vali daha sonra Cumhuriyet Senatörü olan Kurtuluş Şişmantürk idi.
O gün yürüdüğümüz yolun ne kadar zor ve sadece zora dayanan değil, ince hesaba, zarafete akademik deyimiyle diplomasiye de ne çok ihtiyacımız olduğunu yeniden düşünmüştüm. Öğrenmemiz gereken daha ne çok şey olduğunu sorgulamıştım.
Yaşadıklarımız, çektiğimiz ağrılar, kayıplar her ne olursa olsun elimizde kalan yaşadıklarımızdan damıtarak yeniden kullanıma sokabildiklerimiz.
Kullanıma sokulabilecek değerli anları da içeren bu hikayeyi’’ Kürt Mehmet’in Hikayesini’’ bize uzattığın için teşekkür ederim. Emeğine sağlık. Kürt Mehmet’lerin yolumuza bıraktıklarından öğrendiğimiz, öğreneceğimiz çok şey var.
Bu hikaye ulaşmadan önce Kürt Mehmet’e dair bazı duyumlarım olmuştu. Bunlar bir istisna dışında hep pozitif dillendirmelerdi. İstisna ise hikayede de bahsedilen, ‘’yaklaşımı feodal, (daha çok kendi başına buyruk)’’, ancak ,kendi seçtiği ilgi alanlarında olağan üstü yetenekli bir arkadaşımız olduğu yönündeydi.
Benim yaklaşımım da’’ o kadarı kadı kızında da olur’’ yönündeydi. Bu günde aynı fikirdeyim.
Teşekkür ederim. Sağlıcakla kal.
*Kivamini Tutturamaduk/ Recep Memişoğlu/BKM
Sakarya 20 Eylül 2020
- İzlenme: 1486