Skip to main content

68 ve 78’lerden Edinilen Deneyim ve Dersler-2-Kazım Eroğlu

-68 VE 78’LERDEN EDİNİLEN DENEYİM ve DERSLER-
KÜRT MEHMET- MALATYA’DA DEVRİMCİ MÜCADELE

-2-

Bu paylaşımda söyleşinin 78 sürecinin özlü yanlarını alıp irdelemeye çalışacağız.

“1972 yılından itibaren eğitim çalışmalarımızı Malatya’da evlerde sürdürdük… Bağlantılı olduğumuz herhangi bir merkezi yapı yoktu…Malatya’da kendi kendimizi THKP-C’li olarak tanımlayan bir gruptuk…Kesintisizleri okuyup değerlendiriyor özümsemeye çalışıyorduk.” (s.171)

68 yenilgisi devrimci grupları ve kitleleri 80 sonrası yenilgi gibi bir yılgınlığa sürüklemez, aksine 78 devrimci süreci geçmişin kazanımları, mirası üzerinden yaygın bir biçimde yol alır. Ancak bu yaygın gelişimi karşılayıp yönetebilecek bir yapının oluşturulamaması en büyük eksiklik olarak kendini gösterir, ki Kürt Mehmet de birçok noktada buna değinir. Aksi söylense de örgütlenmeler de genellikle dergi etrafında yürütülür.

“Dergimizdeki yazılara eleştirel gözle baktığımızı söyleyemem. Bütün yazıları nerdeyse olduğu gibi kabul ediyorduk.”
“Dergi etrafında örgütlenme çalışması diye tanımlamak doğru olmaz… Örgütlenmemizi gençlik hareketi olmaktan çıkarıp tüm halk kesimlerine yaymak için çeşitli çalışmalar yapıyorduk.”
“…Devrimci Yol’u o günlerde ayrı bir örgütlenme olarak değil THKP-C’nin devamı hatta THKP-C olarak değerlendiriyorduk.” (s.223)

Esasında Türkiye’deki örgütlenmeler, hemen tüm hareketler açısından, dergi etrafında olmaktaydı. Bu da ister istemez daha çok öğrenci gençliğine yöneliyordu. Çoğu genç yüksek öğrenime adım atar atmaz aktif ya da pasif bir grubun üyesi oluyordu (itiraf edem bunlardan biri de benim). Bir noktada gelişmeler grup yöneticilerini böyle bir noktaya sevk etmiş olsa da esas olarak bir profesyonellik, bir bağlayıcılık yoktu ve büyük oranda bir kalıcılık da sağlanamıyordu. Devrimci Yol’un Malatya’da belki tek yaptığı Hekimhan’daki maden iççilerinin sendikal örgütlenmesiydi. Sendikal çalışmayı yürüten kişinin TKP’li çıkması ise ayrı bir zafiyetti.

“Merkezden başlayarak örgütsel bir hiyerarşimizin olmaması en önemli sorunlardan bir tanesiydi.” (s.306)
“Aramızda örgütsel hiyerarşi yoktu (Malatya kastediliyor), doğal bir işbölümü vardı” (s.308)

Bu açık sözler Devrimci Yol gibi dönemin en büyük “kitle tabanına” sahip bir hareketin örgütsel zafiyetini göstermekle birlikte genel olarak dönemin önemli bir zafiyetiydi. Örgütlenmedeki kendiliğindenlik, geleneksel feodal arkadaşlık-dostluk düzeyindeki ilişkiler doğal olarak mücadele anlayışına da yansımaktaydı. Ülke geneline de yansıyan aktif bir antifaşist mücadele anlayışının yürütülememesi Devrimci Yol içindeki ayrışmayı (Devrimci Sol) gündeme getirir. Malatya’da daha henüz ayrışma gündeme gelmemişken hareket içinde aktifistler-pasifistler diye gayrı ihtiyari bir gruplaşmanın olduğu bilinir. Esasında faşistlerin saldırıları doğal olarak insanları kendi alanlarında bir savunmaya, dayanışmaya itiyordu. Hamido olaylarının tertibi özellikle alevi ve sol kesimin can güvenliği sorununu yakıcı bir biçimde gündeme taşıyarak kendiliğinden savunma ve dayanışma çabalarını artırmıştı. Devrimci hareketler açısından asıl sorun halkın mevcut yönetimlere karşı ekonomik, demokratik ve can güvenliği sorunlarındaki hoşnutsuzlukları örgütleyebilecek ve devrimci bir yöne kanalize edebilecek bir güçten ya da anlayıştan yoksun olmalarıydı.

Devrimci Yol içindeki 78’deki ayrışma, sanırım, işi biraz daha sıkı tutmalarını getiriyor ve merkezden Malatya’ya kimi kadrolar gönderiliyor. Bu noktada da uyumun sağlanılamaması işleri belki daha da zorlaştırıyor.

“Bu yeni dönemi, çoğumuzun tepeden bir müdahale olarak algılamasının sorunları büyüttüğünü düşünüyorum. Doğallığında giden süreç, sanki tersinden işletilmeye çalışıldı. Aşağıdan yukarıya geliştirdiğimiz anlayışımız, belki de tepeden yürütülen süreci reddetti ve o nedenle ciddi sorunlar yaşandı.” (s.308)

Demokratik merkeziyetçilik anlayışında ve uygulanmasında sorunlar ve uyumsuzluk, hareketin ciddi bir örgütlenme yapısının olmadığının da bir işaretidir.

“1979-80’lerde ülke genelinde hareketimizin gündemlerinden birisi kendiliğinden hareket aşamasından örgütlü mücadele aşamasına geçişti.” (s.310)

Peki bu konuda ne yapılmış; çelik gibi disipline sahip bir parti-cephe örgütlenmesi yaratılmadan devrim için mücadele zaten yürütülemezdi. Dönem içinde eleştiri konusu olan sorunlardan birisi de işte buydu; partileşme? Sorun niyet mi, yetersizlik mi?

“Eğer hedefimiz devrim ise devrimci bir örgütlenmemiz olmalı diye düşünüyorduk. Oysaki Ankara’daki toplantılar da dahil, yaptığımız toplantıların çoğunda gençlik örgütlenmesi dışına çıkmayan tartışmalar yapıyorduk” (s.314)

Merkezle Malatya arasında anlayış birliği var mıydı? Antifaşist mücadelenin gereği yapılıyor muydu? Malatya’ya merkezden müdahale oldu mu olmadı mı? Olduysa nasıl oldu?

“Malatya’ya dışarıdan bakanlar, sorunun bizden kaynaklandığını söyleseler de aslında sorun örgütlenme ve mücadele anlayışımızdaki (merkez ile yöre arasındaki) farklılıktan kaynaklanıyordu.
“Bir sıkışmışlık yaşıyor olsak da eleştiriler haksızdı. Çünkü faşistlere gereken yanıt, gerektiği zamanda ve şekilde veriliyordu. Antifaşist mücadele konusunda, bizi eleştirenlerle (diğer hareketler) farklı düşünüyorduk….
“(merkez) Bize hak vererek, ‘sivil faşistlerle mücadele bizim tercihimiz değil, politik mücadele olarak önümüze geldi, Bize dayatıldı ve bununla karşı karşıya kaldık’ diyorlardı” (s.349)

“…Malatya’ya özel bir müdahale olmadı. Müdahale olsa bile… hem hayır hem de evet diyebilirim.
“Evet, çünkü çok geç kalınmış müdahaleydi…öngörülen stratejiye uygun uzman örgütlülükler kurmamız gerekiyordu… Malatya’da hareketin sıçratılamaması sadece yerelde bulunan bizlerle ilgili değildir.
“Hayır, çünkü disiplinli bir merkez olmadan yerellere müdahale edilmesi yanlıştı. Üstelik gönderilenlerin bu süreci bizden daha iyi yürütebilecekleri şüpheliydi.” (s.359)

Bir yandan antifaşist mücadelenin “Demokratik Devrim” süreci olarak kavranılsa da buna uygun bir örgütlenme ve mücadelenin yürütülememesi, diğer yandan antifaşist bir halk cephesinin oluşumunu engelleyen sol içindeki bölünmüşlük ve çatışma hali, dönemin en büyük zafiyetlerinden biri olarak karşımıza çıkar.

Genel bir irdelemeyi de bir sonraki paylaşıma bırakalım.

 

  • İzlenme: 1534