Skip to main content

Bir Yazar Bir Kitap-Hikmet Dönmez

Hiç aklımdan çıkmayan şeylerden birisi, Merkeze bağlı Küllük köyünde (sonradan Güllük ismini aldı) Ali Bey ile yaşadığımız diyalogdur. Yanlış hatırlamıyorsam soy ismi Kaya idi. Sivas’a gittiğimde arkadaşlar, “Küllük köyünde Ali isminde birisi var. Köyün ileri gelen sevilen bir insanı. Köyde seçmenlerin üzerinde etkili. Eğer ikna edebilirseniz, 44 kişinin de oyunu alırsınız,” dediler. Köye gidip Ali Bey’i buldum, kendimi tanıttım. Bir müddet sohbet ettikten sonra, “Orhan Bey seni sevdim içim ısındı. Bir sorunum var çözebilir misin? Bir davam vardı kaybettim, temyize gitti Yargıtay’da tanıdıkların vardır, kararı bozdurup kararı lehime çevirte bilir misin?” diye sordu. Bunun üzerine, “Ali Bey avukat değilim. Hâkim değilim. Kaldı ki avukat ya da hâkim olsam böyle bir girişimde bulunamam. Nerede kalır savunduğumuz değerler? Nerede kalır hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı? Böyle bir şey yapmak bana yakışmaz. Böyle bir şey için söz verirsem ya da çaba harcarsam kendime olan saygımı yitiririm,” seklinde yanıt verdim. Hemen boynuma sarıldı, “benim ne böyle bir davam var ne de sizden istediğim. Nasıl karşılık vereceğinizi merak ettim. Doğruları söyledin, dürüst ve güvenilir bir insan olduğunu gösterdin. Oylarımız sizin…” dedi.

Konumuz; Ubuntu yayınlarından yayınlanan bir kitap. “CHP’nin Reddi Mirası” Orhan Akbulut Kitabı, Yazarı; Dr. Metehan Akbulut… Yazar, Anıların sahibi ve Yayınevi sahibi, üç değerli biyografiyi yan yana koyarak bir kitabı okumak insanda bambaşka bir duygu yaratıyor.

Daha önce Dr. Metehan Akbulut’un Mehmet Tekin’in anlatımlarıyla (“KÜRT MEHMET” Malatya’da Devrimci Mücadele) adlı kitabını okuduğumda düşüncelerimi yayınevi sahibi Değerli dostum Faruk Demirel ile paylaştım. Ne mi paylaştım; net, anlaşılır, lafı dolaştırmadan ve gereksiz tek kelime koymadan en önemlisi de ön yargısız, olaylara objektif bakarak, anlatıcıyı etkilemeden, yönlendirmeden bir kitap nasıl yazılır bunu görmüş ve paylaşmıştım. Dr. Metehan Akbulut’un ikinci kitabına baslarken biraz korkmadım desem yalan olur. Anlatıcı yazarın dayısı olunca nasıl bir kitap ortaya çıkmıştır diye merakla başladım. Yazarın ve Orhan Akbulut’un da zaman zaman sözünü ettikleri gibi “CHP-Devrimci Yol” kimliklerinden kaynaklı tartışmaya ve dayı yeğen ilişkilerine girmeden öylesine düzeyli bir Orhan Akbulut Kitabı ortaya çıkmış ki kitabı okuyup bitirdiğimde tüm kaygılarımın yersiz olduğunu anladım. Akıcılık, Dil, Üslup ve dolu dolu içeriği ile yazılmış olduğunu gördüğümde aradığımı bulduğumu anladım.

Tarih ve yakın tarih ile ilgili yazılanlar çoğu kez rakamlarla, tarihlerle, “gereksiz ve abartılı” dipnotlarla sıkıcı hale getirilir, Orhan Akbulut Kitabında her şey öylesine yerli yerinde yazılmış ve kronolojik bir sıra ve üslup izlenmiş ki “Ekler” kısmına geldiğimde hayır diye haykırasım geldi, bitmemeliydi diye düşündüm. O kadar deneyim sahibi bir insanın “bugüne dair” söylediklerinden daha fazlasını söylemeliydi diye düşündüm. Sonra, bu kadar yıllık hayatında her şeye mütevazı ve hoşgörüyle bakmış değerlendirmiş ve yaşamış bir insandan “bugüne dair söyleşi içinde söyledikleriyle” yetinmem gerektiğini anladım.

Kitabın içeriğine gelirsek; Sn. Orhan Akbulut’un CHP ve Atatürk tanımı kavramı ve bilinçle bağlılığını olağanüstü dikkat ve hassasiyetle okudum olağanüstü bir incelik, saygı ve inanç var. Dr. Metehan Akbulut da aynı dikkatle okuyucuya aktarmış.

Haddimi asmak istemem ama, CHP’nin genel başkanı Sn. Kılıçtaroğlu’ndan en yeni üyesine kadar ders kitabı olarak okutulmalı. Elbette bu yazılanları hatta daha fazlasını partinin tüm kademelerindeki insanlar biliyorlardır ancak gidişata baktığımızda böyle bir şeye ihtiyaç var hissi doğurdu bende.

 Orhan Akbulut Kitabı’nda ders niteliğinde pek çok anılar, CHP’nin kurulusundan bugüne, ülkede yaşanan darbeler, parti genel kurulları, genel başkanlar, parti kurucusu genel başkanın partisinden istifasına (İnönü’nün CHP’den istifası) kadar daha pek çok şey okuyacaksınız.

Elbette çoğumuz CHP’nin ve Türkiye’nin yakın tarihine dair pek çok belgeye bilgiye sahibiz.

Bu kitabı okuduğumda birinci ağızdan ve canlı tanık olarak pek çok olayın ve kişinin bildiğimden farklı yüzlerini gördüm.

Okuduklarımdan öğrendiğim; Nahif, beyefendi Sn. Orhan Akbulut’a, benim gönlümün usta kalemi Sn. Dr. Metehan Akbulut’a ve benim de iki kitabımın yayınlandığı, Ubuntu yayınlarının kurucusu güçlü kalem, yazar Sn. Faruk Demirel’e Emekleri ve bizleri bu kitapla buluşturdukları için ne kadar teşekkür etsem azdır.

Sonsöz; ve gördüm ki her devrimcinin ilk okulu CHP ve her gerçek CHP’linin gönlünde bir devrimci kişilik yatar.

* 13 Ekim 2021 günü Sonsöz gazetesinde yayımlanmıştır.www.sonsoz.com.tr

 

  • İzlenme: 1305